MEHMET İ
ONURE EDİYORDUM
Nitekim de öyle oldu. Tahminimde yanılmamıştım. Odamın önüne vardığımda mehmet in kapı önünde beklediğini gördüm.
Son derece sıcak bir ilgi gösterdim,odama aldım,elini sıktım ve çay söyledim.
Zamanım bol mehmet “ dedim.”Rahat otur. İnanıyorum ki,bu türlü
buuluşmalar ve konuşmalar dostluklarımızı pekiştirecek ve birbirimizin görüşlerinden
yararlanma fırsatı verecektir.
Son derece nezaketli tatlı ve seviyeli bir sohbet başlamıştı. Daha çok
mehmet i konuşturuyor bu vesileyle onun fikir ve görüşlerini alıyordum.
Mehmet in anlattığı en radikal ve can sıkıcı konulara bile tepki göstermeden
büyük bir sükunetle dibliyordum. Sonra da incitmeden kırmadan ve damarına
dokunmadan kendi görüşlerimi anlatıyordum.
Çok şiddetli itiraz ettiği zaman bile:
“Senin bu şekilde düşünmeni saygıyla karşılıyorum. Farklı değerlendirme
çok normaldir. Konulara farklı bakmak dostlukları zedelemez diyerek Mehmet i
sürekli onure ediyor ve değer verdiğimi göstermek istiyordum.
Shbetler ilerledikçe görüşler ortaya çıktıkça ve sorulara cevaplar
verildikçe karşılıklı anlayış kaynaşma ve hoşgörü pekişmeye devam
ediyordu.
Karşımda oturan inançsız
inkarcı ve maneviyat ve din adına hiç birşeyi kabul etmeyen öğrencimle bir
konuda anlaşmış gibiydik.
Bunu ayağa kalkıp çıkmak için müsaade istediği zaman kendisi ifade
etmişti.
Elini bana uzatarak:
Bu sohbet için teşekür ederim ,hocaö,dedi.inanıyorum ki bu sohbetlerin
arkası gelcektir.
Ben de bütün iyi dilek ve samimiyetimi tekrar sıralayarak mehmet i son
kez onure edip uğurladım.
Dostluğumuzun ve karşılıklı samimiyetimizin ilerlediğine çok
seviniyordum. Düzceli mehmet bu zararlı ve tehlikeli fikirlerden kurtulursa ,çevresine
çok faydalı bir insan olabilirdi.
Bu tür sohbetlerin ve görüşmelerin artması gerekiyordu.
Dersler devam ediyordu. Düzceli mehmet in de derslerde çok anlamsız hayatı
gibi darmadağın soruları da devam ediyordu.ama ben mümkün olduğu ölçüde
kırmadan kızmadan ve kendisine değer vererek sorularını cevaplandırmaya çalışıyordum.
Hatta bazı öğrenciler bu duruma zaman zaman itiraz ediyorlardı.
“Neden bu adama bu kadar değer veriyorsunuz ,hocam?” diyorlardı.
Onunla muhatap olmak bilmek yanlıştır.
Hayır.... ben o kanaatte değildim.
Her problemli öğrencinin problemlerini çözecek bir yol vardır. O yol
bilinmediği takdirde bu problem çözülemez denilmemeli. Belki de o problemi
çözecek bir yolun bulunması için daha fazla gayret gösterilmelidir.
Bu noktaya dikkat çeken Bediüzzaman Hazretleri insanı yüz kapılı
saraya benzetir. O kapıların hepsi kapalı olsa da yalnız birisi açık olsa
o saraya girilmez denilmeyeceğini ifade eder. İnsanda bütün olumsuz tavırları
ve ele alınmaz yönleri olsa da mutlaka ona yaklaşılacak bazı doğruları gösterecek
bir yönünün
Bir tarafının bir damarının bulunabilceğini anlatır.
Bu tespit ,eğitim açısından son derece önemlidir. Kötü yanlış eksik
ve yaramaz diye vasıflandırılan insanlar bütün bütün dışlanıp bir
kenara itilmemeli. Onlarla diyalog yolları sonuna kadar denemeli. Görülecek
ki bir tarafından onun kalbine ve aklına bir yol bulmak ve bazı hakikatleri
anlatmak mümkün olacaktır.
Düzceli mehmet le iyi bir diyalog kurmuştuk. Karşılaştığımız zaman
ceketinin düğmesini ilikler saygıyla eğilir ve hal hatırımı sorardı.
Hatta çok zaman espri de yaparak:
Hocam bu saygı size özel... başka kimseye yapmıyorum. Size torpil geçiyorum,derdi.
Ben de:
Sen başkasın mehmet,sen benim için samimi bir dostsun. Sana büyük güven
duyuyorum. İnanıyorum ki ilerde göstereceğin başarıyla herkesi mahcup
edeceksin, deyip iltifat ederdim.
Bu da düzceli mehmet in hoşuna giderdi.