İNSAN NEDİR?

Sözlerime,alexis carrel in,insanla ilgili şu tespitiyle başladım:

“İnsan önce kendini tanımalı ve kendisini bir kitap gibi okumalıdır. Kendisini okuyamayan insan,kainatın en ince sırlarını bilse de yine de cahil kalır.”

O esnada bir öğrencim devreye girerek:

“Hocam” dedi. “İnsanla ilgili güzel sözler bulmak için Batıya gitmenize gerek yoktur. Bu güzel sözlerin daha özlüsünü ve daha isabetlisini,kendi içimizde doğup büyümüş olan değerli alimlerimiz ve bilim adamlarımız da söylemiştir. Mesela; Bediüzzaman Said Nursi nin “Ey kendini insan zanneden insan,kendini oku..” diye başlayan çok güzel bir sözü vardır. Buna daha başka ilaveler de yapmak mümkündür.

“Doğru söylüyorsun “ diye tasdik edip sözüme devam ettim.

“Arkadaşlar ,hiç kendinize,ben kimim? Neyim? Nereden geldim? Ne için geldim? Amacım nedir? Nereye gidiyorum? Kime borçluyum? Ne gibi nasıl hesap vereceğim? Diye soruyormusunuz?

Eğer bu ve buna benzer sorular soruyorsanız,tabii ki cevabını da merak ediyorsunuzdur? Cevabını merak eden olduysa bir araştırma yaptı mı?

Sınıfta derin bir sessizlik ve dikkat oluşmuştu. Bu ortamı fırsat bilerek,konuşmamı sürdürdüm.

“Soruyu biraz daha genelleyip bilimsel bir temelde sürdürelim.

“Başarı için yola çıkan ve hayatını başarılarla doldurmak isteyen insan ,kendisini tanıma konusunda ne kadar başarılı olmuştur?”

“ Çevresinin ve kainatın en ince ayrıntılarıyla ilgilenen insan,acaba kendi ayrıntısı ve sırlarıyla ne kadar ilgilenmektedir?

“Göklerin keşfi ve denizlerin derinlikleri için ömür harcayan insanoğlu ,kendisini keşfetmede, kendisini tanımada ve kendi dünyasının derinliklerine inmede ne kadar çaba harcamaktadır?

“Bir başka ifadeyle,önemli işler başarmak,büyük hedeflere koşmak,birçok keşif ve sırlara ulaşmak için çırpınan insan ;kendisini ne kadar tanımakta ,taşıdığı değerlerin,sırların ve emanetin ne kadar farkına varmaktadır?

“Belki günde,dünyanın ve kainatın sırlarıyla ilgili “bunlar nedir? Nasıl oluşmuştur? Neye yaramaktadır?yapan kimdir?gibi onlarca kes sorduğu merak dolu soruları; acaba kaç kez kendisine yöneltip; ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Gayem nedir? Beni gönderen kimdir? Diye sormuştur?

Mehmet söz isteyerek konuşmama müdahale etti:

“Hocam “dedi. “Bu kadar ince fikirli olup,hayatı zehir etmenin anlamı var mı?

Tebessüm ederek devam ettim:

“İnsanın öncelikle kendini tanıması,kendini sorgulaması ve kendisiyle ilgili bilinmezlerin peşinde olması kadar doğal bir şey var mı? Bu insan olmanın ilk şartıdır.

Konuya dönerek konuşmamı sürdürdüm:

“ İnsanın mahiyeti,sırları vazifesi neci ve kim olduğu şeklindeki soruları düşünen beyinleri sürekli meşgul etmiştir. Ancak yalnızca kendi akıl ölçüleriyle bu sırları ve bilinmezleri çözmek isteyen birçok insan da yanlış ve isabetsiz tespitlerde bulunmuşlardır.

“Bunlardan bazıları insanı ekonomik bir varlık  ve madde yığınından ibaret zannetmişlerdir. Bazıları da insan düşünen bir hayvan demişlerdir. Bazı bilim adamları insanı, tapılacak ulu varlık olarak vasıflandırırken bazıları ise insanın bit hiç olduğu yorumunu yapmışlardır. Bunlar arasında insanın meçhul olduğuna karar verenler de yer almıştır.

“Görüldüğü gibi,kaynağını yalnızca şahsi değerlendirmeden alan yorumlar ve tespitler,insanı gerçek anlamda ortaya koymaktan çok yetersiz kalmıştır. Yetersiz kalmalarının en büyük nedeni ise insanı bir veya birkaç boyutla ele almış olmalarıdır. Halbuki insanın tam anlamı ile ifade edilebilmesi için, maddi ve manevi olarak bütün yönleri ile ele alınıp ,değerlendirilmesi lazımdır.”

Sınıfta,tam bir sessizlik oluşmuştu. Bütün öğrenciler pür dikkat kesilmişler adeta kımıldamadan konuyu takip ediyorlardı. Öğrencilerin derse olan ilgilerinden konumun çok önemli bulunduğu anlaşılıyordu.

Derse devam ettim.

“Değereli arkadaşlar, acaba fen bilimleri insan için ne diyor? Bu konuyu birlikte ele alıp değerlendirelim:

“Fen bilimleri açısından insan,canlıların en mükemmelidir. Hayret verici bir düzen uyum ve planlama içindedir.

“İnsan bir tek hücreden yaratılmıştır. Zigot denilen gözle görülmeyen ancak yüzlerce defa büyültülerek görülen bu hücre kendinden binlerce ve trilyonlarca büyük bir konuma gelerek hayat için gerekli olan her türlü cihazla donatılıp dünyaya bir insan olarak gönderilmektedir.

“İnsan çok zaman kıymetini takdir edemediği harika bir vücudu,eşsiz bir sanat eserini ve antika bir şahaser taşımaktadır. Öyle ki, bir tek hücreyi bile yapmaktan aciz olan insan,akılların hayrette bırakan sayısız hücrelerin mükemmel işbirliği ve uyumu ile hayatını sürdürmektedir.

“Bu hücrenin ,yani ceninin zamanla insan vücuduna dönüşmesi her hücrenin belirlenen hedefe ulaşması ve hiçbir hücrenin görevini aksatmadan  yüz binlerce görevi bir anda yapması insan aklını tam anlamıyla şaşırtmaktadırlar.

“İnsanın iç ve dış organları,birbirini koruyan ,kollayan,yardımcı olan ve harika bir alışveriş sistemi üzerine kurulmuştur. İnsan vücuduna baktığımızda hiçbir organın fazlalığı görülmediği gibi,eksik bir organa da rastlanmaz. Öyle ki insan ; en seri en çabuk ve en verimli sonuç olacak bir planlamaya göre düzenlenmiştir.

Dışarıdan alınan besinlerin yenilmesi,sindirilmesi emilmesi ve artıkların dışarı atılması harika bir çalışmayla yürütülür ve sonuçlanır. Bu konuyu gözleyen bilim adamları şaşırmaktan kendini alamamışlardır.

İnsan beyninde 10 milyar karar merkezi vardır. Bu merkezlerin her birinde sayıları 2000 e varan sinapslar mevcuttur ve sinapslardan her an yüzlerce olay cereyan eder. Ayrıca her bir sinaps,diğer milyonlarca sinapstan haberdar olarak  ve birbirini karşılıklı kontrol ederek çalışır. İşte beynimiz,sinirlerimiz böylesine göz kamaştırıcı bir harikalar ülkesidir. Gözünüzü nereye çevirseniz Ulu Yaradanın muhteşem sanatını görürsünüz. 

anasayfa