İKİNCİ DERS
İkinci hafta aynı sınıfta derse girdiğimde gözlerim mehmet i aradı. Acaba ilk karşılaşmamız ,onun üzerinde olumlu bir tepki mi,yoksa olumsuz bir tepki mi oluşturmuştu? Çok merak ediyordum.
Yine orta sıralarda uzun saçları
ve çok belirgin elbise modelleriyle kendini belli ediyordu.
Çevresindeki öğrencilerle çabuk kaynaştığı belliydi. Onlarla sıcak
ve yakın diyaloglar içindeydi. Etrafındaki arkadaşlarıyla ilgileniyor,anlatıyor
ve dinliyordu. Her haliyle girişken ,faal ve sıcak kanlı bir gençti. İlk
dersin,soğuk sert ve aykırı davranışlarını,kısmen de olsa üzerinden atmışa
benziyordu.
Bu davranışını,kendi fikir ve görüşlerine taban oluşturmak ve
kendine yakın sempatizanlar bulmak olarak yorumlamıştım. Başka bir ifade
ile,çevresini genişletip bir grup oluşturma çabası içinde olduğu belliydi.
Dersin konusu insandı. Toplumun en küçük bireyi olan İNSAN ı
anlatacaktım.
İnsanı anlatırken de öğrencilerin görüşlerini alıp bu şekilde sınıfın
ortak nabzını da ölçmüş olacaktım.
Öğrencileri selamlayıp,hal hatır sordum. Sınıfı derse hazırlamak için,okula
ısınıp ısınmadıklarını gündeme getirdim. Bu konuyla ilgili,karşılıklı
kısa konuşmalar geçti.
İşleyeceğim konu gereği:”insan nedir?” diye sınıfa bir soru
sorarak derse başladım.
Burdaki amacım,hem dersi cazip kılmak,hem de öğrencilerin konuyla ilgili
görüşlerini anlamaktı.
Öğrenciler bu soruya karşı önce sessiz kaldılar,sonra da görüşlerini
belirtmeye başladılar.
Söz alan öğrencilerin büyük çoğunluğu insanla Allah ve din arasında
ilgi kurup,insanın bir amaç için yaratıldığı en mükemmel bir varlık
olduğu öldükten sonra da bir hesabı bulunduğu yolunda görüşler beyan
ediyorlardı. Bu durum sınıftaki öğrencilerin büyük kısmının dini ve
milli görüşleri benimseyen gençler olduğu kanaatini uyandırıyordu.
Beklediğim gibi düzceli mehmet de söz aldı. Kendisine has ve heyecanlı
açık ve gür ses tonuyla:
“Ben bu konuda arkadaşlardan farklı düşünüyorum” diye söze başladı.
Yine üslubunda hissedilir bir sertlik ve pervasızlık vardı.
“Öncelikle şunu belirteyim ki,ben hesap kitap işine inanmam “dedi.”İnsan
,çeşitli evrimler sonucu bu hale gelmiş bir canlıdır. Bu hale gelmesi için
de herhangi bir yönlendirmeye ihtiyaç yoktur. Mekanizması kendi kendini
yenileyecek durumdadır.
“İnsan,ayakta kalabilmek ve kendini koruyabilmek için bazı kanunlar
geliştirmiştir. Toplumsal yaşamda ortak değerlerin oluşmasıyla da bugünkü
hale gelmiştir.
“İnsanın bu hale gelmesinde ve yaşamını sürdürmesinden kimseye karşı
bir borcu yoktur. O hayatını en iyi şekilde yaşayıp,çekip gidecektir. O
insan için de her şey orda bitecektir.
“İnsan mutlu olması için ,yalnızca kendi hayatını düşünmeli ve hiçbir
yaptırımın ve kuralın esiri olmamalıdır.”
Mehmet, savunduğu görüşleriyle insanın var olması için bir yaratıcaya
ihtiyacı olmadığını ve kimseye karşı da borcu bulunmadığını ortaya
koymak istiyordu. Bu şekilde,kulluğun sorumluluğundan da kaçmak istiyordu.
Mehmet in ileri sürdüğü fikirlerin temelinde materyalizmin marksizmin ,darwivizmin
ve ateizmin görüşleri yatmaktaydı. Mehmet in nelerden etkilendiği ve daha
çok ne tür kitaplar okuduğu belliydi.
Mehmet in ortaya koyduğu görüşler,sınıfaki öğrencilerin sert
tepkisine neden olmuştu. Ama duruma derhal müdehale edip:
“Daha isabetli görüşü olan varsa, söz alsın ve konuşsun. Bunun dışında
başka bir yol denemeyin.”diye ikaz ettim.
İnsanla ilgili olarak ileri sürülen farklı görüşleri özetledikten
sonra dersime döndüm.