Sağa sola bakınarak apartman sakinlerine ne olduğunu
öğrenmek istiyordum.
Adının Kamil olduğunu öğrendiğim yaşlı bir
amcaya soruyorum.
Bu evde benim talebem vardı,adı mehmetti. Acaba
kendisinin ve ailesinin akibeti ne oldu?
Yaşlı bey derin bir ah çekerek:
Sorma hocam dedi. O aile bizleri yaktı geçti.
Yakıcı bu haber,beni de yakmıştı. Bir anda
kafama giren bir şimşek,sanki bütün alemim alt üst etti ve beni adeta ezdi
geçti. Belki de ilk defa kötü bir haberin insanı bu kadar hırpaladığına
şahit oldum. Bütün vücudum,bir anda sırılsıklam terle doldu. Demek ki,kötü
haber böyle terletiyormuş insanı...
Yaşlı bey devam etti:
Ben o aileyi iyi tanırım. Bize uzaktan akraba da
sayılırlar. Yaklaşık beş yıldır da komşuyduk. Çok iyi bir aileydi. Hele
mehmet tam melek olmuştu melek.. Ama hepsi de bu enkazın altında can verdi.
Cesetler çıkarılırken,ben de başlarındaydım. Yaşlı beyin gözleri bir
anda parladı ve olduğu yere çöktü.
Ah evladım dedi. Bu yaşa geldim böyle şeyle karşılaşmadım
Ne oldu der gibi yaşlı gözlerine baktım.
Yaşlı bey devam etti:
Cesetlere kavuştuk ki ne görelim. Yerde
seccadeler serili. Bütün ev halkı namaz başında ve Allah ın huzurunda...
son nefeslerini seccadelerin üzerindeyken vermişler.
Yaşlı amca dayanamadı ağlamaya başladı:
Böyle güzel bir ölüm görmedim. Böyle şey görülmüş
değil. Böyle ölüm,sıradan insanlara nasip olmaz. O aile başkaydı,o ailede
mehmet vardı,mehmet,o bir melekti,ben böyle bir genç görmedim.
Yaşlı amca gözyaşlarını silerek devam etti:
Mehmet önde,imam olmuş. Sırtında cübbesi,başında
sarığı.. anne baba kız ve erkek kardeşi de arkada cemaat olmuş. Mehmetin
elinde Bediüzzaman Said Nursinin Kuran tefsiri olan SÖZLER isimli kitap..
herhalde namazı bitirmişler,seccadelerinden kalkmadan Kuran tefsiri okuyorlarmış...
Yaşlı amcanın anlatttığına göre ;mehmetin
elindeki kitap açık,mehmet de kitabın üstüne düşmüş. Çok enterasandır
ki,kitabın açık olduğu kısımın adı,Haşir Risalesi,yani ölümü,eceli
ve ahireti anlatan Kuran tefsiriyle gitmişler...
Müthiş bir durum,ibretli bir hal...
Yaşlı adam anlatmaya devam etti:
Cesetlere ulaşıp bu hallerini görünce,işçiler
yanaşmadılar. Bunlar düpedüz şehid,biz bunlara,bu kirli elimiz ve abdestsiz
halimizle dokunmayız dediler.
Sonra abdestli birisini,bir din adamını çağırdılar.
Geldi,cesetleri o kucaklayıp kaldırdı,kitabı da mehmetin kolları arasından
çekip aldı.
Duyduklarım karşısında adeta şok olmuştum.
Adeta eridim,tükendim.
Ya Rabbi Senin mağfiretin,Senin inayetin ve Senin
merhametin ne kadar yüce.. seni çok
seven bir kuluna ,en yüce makamı,şehitlik makamını nasip ettin. Bizi de,mağfiretine
ve rahmetine mazhar et! Amin!
Allah ı çok seven bir kulun,hayata veda edişi,ölümle
ecelle buluşması,ahirete gidişi tam bir ibret belgesiydi.
Allah ı sevmek ve ona kul olmak,adeta her
problemin çaresi,her sıkıntının ilacı ve her çıkmazın çıkış yoluydu.
Devlete isyan etmek,kanunlara uymamak,toplumu karıştırmak,insanlara
sıkıntı vermek ve daha birçok zararlı davranışların
Allah ı bilme ve Ona kul olma anlayışı ve inancıyla çözüleceğinin
en ibretli ve en çarpıcı misali düzceli mehmetti...
Hayata küsmüş düzene ve kurallara isyan etmiş,topluma
baş kaldıran bir gencin,nasıl ıslah olduğu konusu,günümüzün toplumsal
problemleriyle ilgilenen her insan için ibretti ve çarpıcı bir husustu.
İnsanların birbirleriyle kenetlenmesi,devlet-millet
bütünleşmesi,hoşgörü ortamının oluşması,silahtan,kandan ,kavgadan
uzaklaşması için,kafa,kalp ve gönül eğitimine,ıslahına önem verilmesi
gerekmektedir. Bunu yerleşmesinde ve insanın kendi içindeki oto kontrolün
oluşmasında allah ve ahiret inancının önemli rolü vardır. İşte bunun en
canlı örneği Düzceli Mehmetti.
Düzceden ayrılırken,arkada yalnız bir mehmeti
değil,onun umman gibi geniş,hayal kadar derin,Arş-ı Ala kadar yüksek ve nur
gibi parlak dünyasını ve hatırasını da orada bırakmıştım.
Onun yaşadıkları ve gördükleri benim dünyamda
fırtınalar estirmişti. Artık
o benim talebem değil,ben onun talebesiydim. Çünkü onun ulaştığı
makamlar çok ulvi ve çok yüceydi.
Cenab-ı Hak mekanını cennet etsin. Bizlere
ahirette ve cennette buluşmayı nasip etsin.