ARTIK ONDAN BİR MÜJDE BEKLİYORDUM

İnceleyen araştıran soran ve hazmederek ilerleyen bir yapısı vardı.

Bu süre içinde yüzlerce defa birlikte olduk sohbet ettik,defalarca sabahladık.

Artık ondan bir müjde bekliyordum. Ama bu müjde bir türlü gelmiyordu.

Yaz tatili için memleketine dönmeden önce yine bir akşam telefonla aradı.

Hocam yarın bana yine bir zaman ayırın sizinle konuşmam  lazım dedi.

Kendisiyle odamda buluştuk.

Karşıma oturdu. Şöyle baştan aşağı süzdüm. Ne kadar değişmişti. O yerinde durmayan,pervasız ,açık sözlü,darmadağın mehmet gitmiş,yerine olgun ,oturaklı,ağırbaşlı,ve tam bir beyefendi gelmişti.

İçimden:

Ya Rabbi diyordum.Bu gence  hidayet nasip et. Çok kabiliyetli ve çok zeki bir genç zayi olmasın.

Eğer bazı hakikatleri anlayamazsa,topluma çok zararlı bir hale gelecekti.

Bir ara göz göze geldik. Yüzünde durgun buğulu ve nemli ifadeler vardı. Göz parıltılarında bazı hisli ve hüzünlü bulutların oynaştığı belliydi.

Hocam dedi,titrek ve ağlamaklı bir ses tonuyla. Bugün namaz başladım ve seccademin başında saatlerce ağladım. Beni bir kuvvet kendine çekti,içimdeki elemi kederi ve sıkıntıyı sanki ağlaya ağlaya döktüm.

Hem konuşuyor,hem de bulutlu gözlerden yaşlar boşalıyordu. Benim içim de yerinden oynadı. Ağlamamak için kendimi zor kontrol ediyordum.

Hocam bu namaz ne tatlı ne kadar ulu ne kadar haz veren bir ibadettir. Allah ile karşı karşıya olmak ,ona istekleri bizzat takdim etmek halini arz etmek yalvarmak af dilemek insanı ne kadar rahatlatıyor. Ve ne kadar huzura kavuşturuyor.

Artık Allah a söz verdim. Bundan sonra O na layık kul olacağım. Ama benim o kadar günahlarım var ki,acaba Allah bunları affeder mi?

Son cümleyi zor tamamlamıştı. Nasıl ağlıyordu,sarsıla sarsıla... dayanmak mümkünmüydü?

Ele,avuca sığmaz,kontrolsüz ve darmadağın bir delikanlının ,masum bir çocuk gibi oturup ağlayışı ,içimi yakmıştı. Gözyaşlarımı göstermemek için kendimi sıktıkça sıkıyordum.

Sen ne büyüksün Allah ım? Sen hidayet nasip edince ,kimler önünde diz çökmüyor ki? Kimler secdeye kapanıp afdilemiyor ki? Bunların sayısını artır..

Kim derdi ki düzceli mehmet ,o dillere destan boş verilmişliğini bırakıp ,namaza başlayacak,Allah a tam kul olmak için söz verecek ve gözyaşı dökecek?

Karşımda hışkırıklara boğulan mehmet i teselli etmeye çalıştım. Cenab-ı Hakkın ne kadar mağfiret sahibi olduğunu,kullarını ne kadar sevdiğini ifade ettim. Kendisini kucakladım,öptüm.. ve tebrik ettim.

Düzceli mehmetin ilk halini bilenler,değiştiğine birtürlü inanmıyorlardı.

O yine rol yapıyor deyip geçiyorlardı.

Evet o bir rol yapıyordu. Ama bu sefer gerçek bir kulluk rolüydü. Bu rolü öylesine benimsemişti ki,sanki bütün zerrelerine sindirmişti. Bu rol düzceli mehmete çok yakışıyordu.

Mehmet Düzce ye ,ailesine kavuşunca ,anne ve babası bayram etmişlerdi.

Mehmet in ailesi bir Bulgar göçmeniydi. Bulgaristan ın ,Müslüman Türklerin dillerini ve dinlerini değiştirmeleri için dayanılmaz baskılar yaptığı  1989 yılında merhum Turgut Özal ın girişimleriyle Türkiyeye gelen binlerce aileden birisiydi. Ailenin reisi Salih Amca ve eşi Bayse Teyze üç çocuğunu alarak ,Türk sınırına çok yakın,küçük bir yerleşim yeri olan Kırcaali den Türkiyeye sığınmışlardı. Mehmet,1978 yılında Kırcaali de doğmuş,Türkiyeye geldiği zaman onbir yaşındaydı. Aile bir müddet Çorlu ve İstanbul da kalarak bal ticareti ile uğraşmışlar, ve bu ticarette başarılı olup ,orta halin üzerinde bir ekonomik seviyeye gelmişlerdi. 1996 yılından beri de,yazları Düzce de,kışları da Çorlu da yaşamaya başlamışlardı. Çok çalışkan ve misafirperver bir aileydi.

Babası Salih Amca,Mehmetle ilgili ailenin duyduğu bu sevinci,bana uzun bir mektup yazarak anlatmıştı. Sevinç huzur ve gözyaşı dolu bu mektupta şöyle diyordu:

Mehmeti yola getirmek için neler yapmadık ki... bu çocukla ne maceralar yaşadık. Onun yüzünden,ne kendisinin ,ne de bizim başımız beladan kurtulmamıştı.

Mehmetin namaza başladığını ve güzel bir dönüş yaptığını görünce inanamadık. Bizlere şaka yapıyor zannettik. Şaka değil de,doğru olduğunu anlayınca,annesiyle birlikte ne kadar sevindik anlatamam. Dünyalar bizim oldu. İnanın günlerce sevinç gözyaşları döktük. Büyük allah bizlere bugünleri de gösterdi.

Şimdi evimize huzur geldi mutluluk geldi. Namazları bütün hane halkı cemaatle kılıyoruz.

Kendisi gece teheccüt namazına kalkıyor,bol bol Kuran tefsiri okuyor. Her akşam kardeşlerini toplayıp,Risale-i Nurdan sohbet yapıyor. Büyük Allah bu sevincimizi daim etsin.

Babasının mutluluğu,heyecanı ve gözyaşları ,adeta içime akarak ,beni çok duygulandırmıştı. Mehmet in bu iman yolunda daim ve muvaffak olması için ,Yüce Rabbime dualar ettim.

Bu duyguyu öğretmen olmayanlar bilemez. Bir öğretmenin yaramaz ve zararlı bir öğrencisi onu çok üzdüğü gibi,başarılı ve hele Mehmet gibi,bir ömür tazeleyen bir öğrencisi de,kendi çocuğu gibi sevindirip,onu mutlu edecektir.

anasayfa