Derde deva mı?
Üstün
insanların ulvi seciyelerinden biri; Şefkat.. Biz,dünyaya geldiğinde,”ümmeti
ümmeti” diyen bir Peygamberin (a.s.m) ümmetiyiz..”annem” demeden önce
“ümmetim” diyen,evlatlarım ,torunlarım demeden
“ümmetim”
diyen bir Peygamberin (a.s.m) ümmeti..
Bu
“ümmeti” feryadında,en büyük pay,ahirzaman olan bu dehşetli asra düşse
gerek.. Bir baba bütün evlatlarını sever ama,onlar içerisinde hasta olanı,ölümle
pençeleşeni daha çok yad eder.Kalbi onun için daha fazla çarpar. İşte bu
“ümmeti” feryadından ,asrımıza düşen büyük payı çok iyi değerlendirmeye
mecburuz. Nasıl mı? O’nun (a.s.m) ümmetinden olan kimselerin işlediği
bunca günah ve isyanların ıstırabını kalbimizde duyarak.
İsyanla küfrü birbirine karıştırmamak gerek..isyan ve günah
kelimeleri müminler için kullanılır. Kafirin isyanından değil ,küfründen,şirkinden
söz edilir. Zaten,imanı dışarda bırakan küfür karanlığı,her türlü
koyu rengi örter,göze göstermez... idam
mahkumuna baş ağrısından ne gam!..
Madem ki günah ve isyan, müslüman için söz konusu...öyle ise bunları
işleyen kimse Peygamberimize (a.s.m) ümmet olma vasfını kaybetmiyor demektir.
Bu vasıf ancak inkarla gider.
Bu noktada şöyle düşünmemiz gerekmiyor mu?
Peygamberimiz
bugün hayatta olsaydı bu asi ümmetine nasıl muamele ederdi? Onları
huzurundan mı kovardı ,yoksa tedavilerine mi bakardı? Onları red mi ederdi
yoksa kendilerine nasihatta mı bulunurdu?
Bunun şuurunda olmak her müslümana bilhassa İslam’a hizmeti dava
edinen kimselere vacip...
Emir; insan ruhuna hakikat zerketme.bunun mutlaka bir usulü olmalı.
Nehiy; insan ruhundan birtakım fena hasletlerin sökülüp atılması.
Bu ameliyatın da yine bir takım kaideleri olmalı.
Tebliğin iki kolu olan “tebşir “ ve “tenzir” ;yani “saadetle
müjdeleme “ ve “azapla
korkutma” birlikte çalışmalı,beraber iş görmeli ,ama ,bir ölçü
dairesinde. Her ikisinde de ölçüsüzlük kalbi yaralar. Fazla korkutmak ümitsizliği
,fazla ümitlendirmek ise tembelliği netice verir. Her ilacı belli dozlarda
vermek de yine ilim işi,maharet işi olsa gerektir..
İnsan ölçüyü kaybedince nerede bir günahkar görse bir tekme
savurup onu isyandan küfre sürüklüyor. Ruhunu şerha şerha kaynatıyor. Ama,
kendisine sorsanız bunu farkında değil. Daha kötüsü ,İslam’a hizmet
ettiği ehminde.. “bugün şu kadar insana kafir dedim. Şu kadar günahkara
hakaret ettim.şu kadar müslümanı pasiflikle suçladım bir o kadarını da
İslam düşmanlarıyla işbirliği yapmakla itham ettim”..
Peki
ama ,bu kadar yıkımına karşılık bari ne yaptın? Kime ne öğrettin? Kaç
kişiyi namaza başlattın?kaç kişinin kalbindeki vesveseleri söküp attın?
Kaç gafili irfana ulaştırdın?
Cihad meydanına çıktın ama ,dönüşünde ganimet olarak ne getirdin?
Yoksa kendi cephendekilerle kavga ederken düşman hiç hatırına gelmedi mi?
Cihat nutukları çekerken,namazını mı geçirdin?
“az konuşmanın
fazileti üzerinde iki saat nutuk çeken adam” gibi sözlerini fiillerinle
yalanladın mı?
Öğretmek
için öğrenmek,yaşatmak için yaşamak gerek... bunu unuttun mu yoksa?
Sen bu zor yola talip olmalısın. Aksi halde “yapıyorum” derken yıkarsın
da haberin bile olmaz. “zulüm ,başına adalet külahını geçirmiş”
diyen Üstad ne güzel söylemiş. Yoksa sen de ifsadı ıslah,nefret ettirmeyi
tebliğ,müslümanları tekfiri cihad mı sanıyorsun? Eğer böyle ise,sen de
bu asrın çirkefinden hisseni fazlasıyla almışsın demektir.
Halbuki asra yön vermek isteyen adam onun her türlü yanlış
telakkilerinden,tahribatından azade olmalı. Bataklıktan çıkmalı ki başkasına
el atabilsin. Bu iş çamurun içinde olmaz.
Acımayan imdada koşamaz... şefkatsiz,gayretsiz olur . merhametsiz ,himmetsiz
olur.
Muhatabını bağrına basmadıkça onu emziremezsin.. ama onu öldürmeyi
çok uzak mesafeden de yapabilirsin.
Eğer maksadın ıslah ise ,iflah ise ,irşad ise ,ikaz ise bunu yolu şefkatten
geçer. Yok, nefsini tatmin etmek , ucuz kahraman olmak , içini boşaltmak
istiyorsan ,bunu adına lütfen cihat deme.. ve çok biçarenin kanına şuursuzca
girme...
Sen bu halinle ,şifa düşmanısın. Artık , hastalık aleyhindeki ateşli
nutukların derde deva olmuyor...
Nur’dan Cümleler-2
Alaaddin Başar