KADERİMDE VARSA
Sanıyorum kader konusunda en çok sorulan soru şudur:Allah,bir insanın
günah işleyeceğini bildi ve yazdıysa ,onun ne suçu var?Nasılsa yazılan başına
gelcek,kaderin hükmü kaza olcaktır.
Bu hassas konuyu dikkat ve titizlikle tahlil edelim:Yukarıda
da söylediğimiz gibi,Allah ezeli ilmiyle olacakları bilmiş ve yazmıştır.Bunda
garip bir taraf yoktur.Çünkü zamanı yaratan Allah ın ,onun her anını
bilmesi,güneşin doğması kadar normaldir.Bilmese yaratamazdı.Onun sonsuz
ilmi zamanı da ,mekanı da kuşatmıştır.Dün ,bugün ve yarın bizim içindir.Biz
yaşadığımız zamanı biliriz.Çünkü biz aciziz,kuluz,geleceği de kuşatan
bir ilme sahip değiliz.Yaradan ise yarattığına asla benzemez."Ben
olacakları bilemiyorum,şu halde Allah da bilemez" diye düşünmekten
daha saçma ne olabilir?
Dikkat edilirse,kaderi bahane ederek,"benim ne suçum var?"
diyen kişinin,
iradeyi
yok saydığı görülür.Eğer insan rüzgarın önünde sürüklenen bir
yaprak ise,seçme kabiliyeti yok ise,yaptığından mesul değilse,o zaman suçun
ne manası kalır?Böyle diyen bir kişi,bir haksızlığa uğradığı zaman
mahkemeye müracaat etmiyor mu?Halbuki anlayışına göre şöyle düşünmesi
gerekirdi.:Bu adam benim evimi yaktı,namusuma dil uzattı,çocuğumu öldürdü
ama mazurdur.Kaderinde bu fiiilleri işlemek varmış,ne yapsın zavallı!Başka
türlü davranmak elinden gelmezdi."Hakkı çiğnenenler gerçekten böyle
mi düşünüyorlar?
İnsan yaptığından sorumlu olmasaydı "iyi" ve "kötü"
kelimeleri manasız olurdu.Kahramanları takdire ,hainleri aşağılamaya gerek
kalmazdı.Çünkü,her ikisi de yaptığını isteyerek yapmamış olurdu.
Suale dönelim.Evet,Allah herkesin ne yapcağını bilir.Fakat iradeyi de
yaratan O dur.İnsana irade hürriyeti vermiştir.Kaderi takdir ederken,insanın
neyi tercih edeceğini bilmiş,ona göre yazmıştır.Bilmek ise yapmak değildir.Bir
hareketin olması için ilmin yanında iradenin ve kudretin de bulunması
gerekir.Eğer Allah ,insanın kaderindekini bilirken irade de etseydi,o zaman
kulun yapabilceği bir iş kalmazdı.Ama hakikat böyle değildir.Mesela biz
mektup yazmayı biliyoruz,fakat mektup hemen yazılmıyor.Hrflerin kağıda
yerleşmesi için,yazmayı istememiz gerekir.Bu da yetmez ,kuvvetimizi kullanmalı
ve bir iş yapmalıyız.Güneşin tutulacağı gün ve saat
hesaplanabiliyor.Burada da aynı durum söz konusu.İlim adamları önceden
bildiği için mi güneş tutuluyor,yoksa güneş tutulacaktı da bu gerçekten
dolayı mı ilim adamları bildiler?Cevap malum.
Harika bir kameraman düşünelim.Diyelim ki,bu adam,bizim gelecekteki on
günlük hayatımızı filme aldı.Yani,on günlük hayatımızı önceden
bildi.Onbirinci gün filmi bize gösterdi.İşlediğimiz hataları,günahları
ve suçları seyrettik.Kameramana,"Sen bizim on günlük geleceğimizi
bilmesen ,görüntülemesen ,b,z filmdeki suçları işlemezdik"diyebilir
miyiz?
Teşbihte
hata olmasın,Allah da bizim ömürümüz boyunca yapacaklarımızı ezel
kamerasıyla
"Levh-i Mahfuz" denilen filme alıyor.Bu tesbit bizim hareketlerimize
asla tesir etmiyor.Gerçek bu olunca,mesuliyet bizimdir,Suçlu biziz.Cezayı da
biz çekeceğiz."Kaderimde yazılıysa suçum ne?" demeye hiç hakkımız
yok.Günahımıza tevbe etmekten,affı için yalvarmaktanve güzel amller işleyip
cezadan kurtulmaktan başka çaremiz de yok!